Evren KARAYEL GÖKKAYA "Urbino'dan İstanbul'a GİZEMLİ KENTLERİN SEYİR DEFTERİ"
105-xsba-1.gif

Urbino'dan İstanbul'a 

GİZEMLİ KENTLERİN SEYİR DEFTERİ


Resimsel arayışımda öncelikle görsel zenginliği ile etkisinde kaldığım renklerin, biçimlerin, dokuların peşine düşüyorum.  Yaşadığım ülke, bölge ve şehirlerde ya da yaptığım seyahatlerde elimden bırakmadığım fotoğraf makinem ve desen defterimle dış dünyada rastladığım sokaklar, binalar, tersaneler, limanlar gibi belki de kimsenin umursamadığı ama benim için çarpıcı mekanları görsel arşivimde biriktiriyorum. Bunların resme dönüşmesi sırasında bir mücadele sahası olarak gördüğüm tuvalimin başında her defasında kendime yönelttiğim en önemli soru: ''Konuyu kendi plastik dilimle yorumlarken, önceki yorumlarımın tekrarına ya da onlarla çelişkiye düşmeden, inandığım estetik değerleri, dolayısıyla kendimi nasıl aşabilirim?'' oluyor ve neticede tuvalime yansıyan imge, kendi iç dünyamın o an için seçilmiş en doğru ifadesini temsil ediyor. Kendi iç dünyamla bir mekanı bağdaştırabilmem ve bunun resme dönüşmesi, ancak o mekanda zaman geçirmem ve oradaki yaşanmışlık izlerine tanık olmamla mümkün. Böylece insanın doğasına ve yaşamına dair tanımlar ve izler çoğu zaman insansız mekanların hakim olduğu resimlerimde başlıca unsuru oluşturmakta. Çok iyi tanıdığım, yaşayarak sindirdiğim kentlerden İstanbul ve çoğunlukla Urbino'dan görünülerin yer aldığı "Urbino'dan İstanbul'a GİZEMLİ KENTLERİN SEYİR DEFTERİ" izleyiciyi her gün tanık olduğu gizemli bir yolculuğa  çıkarmayı amaçlamakta. Kimi zaman kentlerin bütüncül ruhunu hissettiren uzaktan bir bakışla, kimi zamansa yaşanmışlığın izlerine rastladığım ve yakından resmettiğim sokakları, pencereleri, çamaşırlarıyla bu kentlerin ortak özelliği tarihlerinde barındırdıkları, mekanlarında yaşattıkları Raffaello, El Greco, Tiziano, Levni, Çallı, Bedri Rahmi, Ahmet Hamdi ve daha onlarca büyük ustanın yapıtlarına yön veren son derece zengin bir kültüre sahip olmaları. Bunun yanında bu iki kent, hayatımın belli dönemlerini acısıyla tatlısıyla geçirdiğim, hem kendimin hem de bu kentlerin ruhunun izini sürdüğüm ve bu serüvende karşı konulmaz ve sonsuza kadar sürecek olan bir resim yapma büyüsüne kapıldığım yerlerdir.